Kemaliye Şenlikleri

Hükümet Konağı Kapıları
Kemaliye Turistik Yerler

Kemaliye Şenlikleri


Erzincan ilinin emsalsiz güzellikte ki ilçesi Kemaliye eşi benzeri bulunmaz özellikleri ile ziyaretçileri ve yörede yaşayanları kendine âşık ediyor.
Eski adı Eğin olan Kemaliye`ye ilk kez geliyorsanız ilçenin konumuna, özgün mimarisine, yaşayanların konukseverliğine hayran kalacaksınız. İlçenin ortasından daha sonra Fırat nehri olarak akacak olan Karasu nehri geçiyor. Nehrin Keban Barajına dönüşmeden önce su toplama havzası olarak genişleyen bölümleri, yamaçları yemyeşil endemik bitkilerle, sarp kayalarla çevrili.
Kemaliye denizden 900-1000 metre yükseklikte yer alıyor. İlçe merkezine tepeden kıvrıla kıvrıla iniyor, bu inişte yol boyunca sıralanmış buz gibi soğuk sulara sahip pınarlardan tadıyorsunuz. Vadiye yaklaşırken, bitki dokusu çevrenizi sarıyor, vadinin akustiği, yabanıl hayatı, nehrin bazen yeşil, bazen toprak rengi akan nehri sizi etkisi altına alıyor. Munzur ve Sarıçiçek dağları hiçbir yerde rastlamayacağınız, hiç tahmin etmeyeceğiniz bir başka özellik daha saklıyor. Yazının devamında daha geniş yazacağım ama meraklananlar için belirteyim. Kemaliye yakınlarında bir köyde gün batımı aynı günde iki kez izleniyor!
Eski ismi Eğin olan ilçe 1922 yılında Kurtuluş Savaşı sırasında Kuvay-i Milliye güçlerine maddi manevi katkıları nedeniyle Atatürk tarafından kendi adıyla anılmak üzere Kemaliye olarak değiştirilmiş.
Kemaliye`ye ilk yerleşenler Kafkasya üzerinden Anadolu`ya inen Orta Asya Türkleri olduğu belirtiliyor. Yıllarca Ermeni ve Rumlarla dost olarak birlikte yaşayan Kemaliyeliler arasında 350 çeşit sanat erbabı varmış. Yakın zamana dek iplikçiler, dokumacılar, halı, deri, ayakkabıcılık, sarraflıkla, kuyumculuk, bakırcılık, kalaycılıkla uğraşanlar faaliyetlerine devam etmişler. Günümüzde el sanatları ile uğraşanlar azalmış, hatta bunlardan biri olup Kemaliye`de en fazla dikkat çeken kapı tokmaklarını yapan tek usta kalmış.
Çevresinde Erzincan, Elazığ, Malatya, Tunceli, Sivas gibi kentlerin arasında kalan ve ilçenin bir girişi bir de çıkışı olan ilçe gezimize başlıyoruz.

Kemaliye Gezisi
Arapkir üzerinden ilçeye yaklaşırken bizi ilk karşılayan ilçeye 5 km uzaklıkta bulunan Apçağa Köyü oluyor. Tepeden seyrederek yanına yaklaştığınız nehre bu noktada artık daha yakınsınız, nehir yanınızdan mağrur ve istikrarlı akışını sürdürürken doğa sporlarına da imkân verdiği mesajını iletir gibi akıyor.
Kemaliye girişinde sağ tarafınızda gördüğünüz yapı eski halı şirketi olarak işlev örmüş. Şirket öncesi kilise olarak kullanılmış, bir süre cezaevi olmuşsa da ilçede hiç suç işlenmeyince, mahkûm olmayınca kapatılmış. Günümüzde etnografik değerlere sahip eşyalar sergilenen müzede, alt kat ve bahçe gençlerin uğrak yeri olan Eğin Kafe`ye dönüştürülmüş. Taş işçiliği yönüyle görkemli yapı, görünüşü, kemerli cephesi, cumbaya, çatıya çıkan ahşap merdivenleri, dehlizleri ile beyninizde iz bırakacak türden, balyoz gibi çarpıyor.
İlk düşünceler nelerle karşılaşacağınız nerede konaklayabileceğiniz, ne yiyip ne göreceğiniz şeklinde gelişedursun, kendinizi ilk katları küçük pencereli taş, ikinci katları daha büyük pencereli ahşap, üçüncü katları ahşap üstü saç kaplı, çoğu panjurlu, cumbalı bambaşka görünümlü özgün mimariye sahip evlerin arasında buluyorsunuz. Sokaklara sağlı sollu sıralanmış bahçeli evlerin görkemli kapıları ve üzerlerinde mücevher gibi duran kapı tokmakları dikkatinizi çekiyor, daha doğrusu seyrederken ağzınız açık alıyor. Hele biraz da bu tür işçiliklere meraklıysanız gördükleriniz karşısında yumruk yemiş gibi oluyorsunuz. Otelin, lokantanın, marketin, berberin, çeşitli dükkânların önünden geçip Kemaliye Belediye Binası önüne geliyorsunuz. İlçenin kalbi burası küçük bir bahçe içinde fıskiyeli bir süs havuzu, bir heykel çevresinde dükkânlar. Ankara, İstanbul otobüsü de buradan kalkıyor, Fırat manzaralı aile çay bahçesi de burada bahçesinde anıt ağaçlar olan şehir kulübü de burada. Üst tarafa kıvrılan hafif yokuş çarşıya dönüyor, meydanda araç parkı, demirciler ve daha neler neler! Yolumuza devam ediyoruz yüz metre sonra Selçuklulardan kalma Orta Cami sonrasında Kadıgölü su kaynağı yer alıyor. Kışın coşup taşan sulara sahip. Aynı sırada bir de sembolik su değirmeni var, hatıra olsun diye restore edilmiş. Yapının üst katına misafir odası yapılmış, bayramlaşma, toplanma amaçlı kullanılıyor. İlçe çıkışında evler seyrekleşiyor, sadeleşiyor. Son dönemeç güzel bir panorama seyri ikram edip içeri dönüyor. Ve kayalara oyularak yapılmış aralıklı üç tünel, sonrasında demir köprü nehrin karşı tarafına geçiş verirken, bu defa solunuzda köprübaşında tarihi değere sahip Taş Yolu bulunuyor.

Kemaliye`de Yaşam
Kemaliye nüfusunun büyük bölümü emekli. Çiftçilik yok, hayvancılık yok. Kemaliyeli bu nedenle ya okuyacak, ya meslek sahibi olacak şekilde şartlanmış, çoğunluk okumuş. İlçede rekabet yok, işin ilginç tarafı hiç suç işlenmiyor, cezaevi yok, mahkûm da yok.
Dükkânların kepenkleri bile kapatılmıyor, herkes birbirini kolluyor, yardım ediyor. Kimse kimse ile kavga etmiyor. Eden olursa ilçede hemen duyuluyor ve esnaf tarafından bir şekilde dışlanıyor, kimse onunla konuşmuyor!
Kemaliye`nin suları bol ve derinden geldiği için çok soğuk oluyor. Evlerde, otellerde çeşmelerden akan su içiliyor.
İlçe Keban Barajı su toplama havzası içinde olduğu için kış mevsimi ılık geçiyor. Dağlara kar yağarsa vadiye yağmur düşüyor. Kar`ın kalış süresi bir iki günü geçmiyor, eriyip kayboluyor. Yörede narenciye hariç, Akdeniz bitkileri yetişiyor. İyi dut yapıyor. Kemaliyeliler bu fırsatı değerlendiriyor dutları toplayıp, güneşe seriyor, kurutuyorlar. Sonbaharda kazanlarda suyla kaynatıp şırasını yapıyorlar. Şıralar açık güneşte balkonlarda tepsilere dökülüp bekletiliyor. Doğal ortamda güneş ışığı ve ısısıyla pekmeze dönüştürülüyor. Hassas bir yapıya sahip olan pekmez için Kemaliyeliler, bir damla su karışsa hemen ekşir ve bozulur diyorlar.
Dut pekmezi kadar ünlü bir başka tatlı yiyecek cevizli sucuk olan “Oricik” çok seviliyor. Kemaliyelilerin kışın enerji aldıkları, baldan daha besleyici olduğunu söyledikleri bir tatlı çeşidi daha var. Buna da “Lök” diyorlar, dut`u cevizle birlikte karıştırıp, taş dibekte iyice döverek macun haline getiriyorlar.
Kemaliye`yi iyi bilen bir ağızdan dinlemek, rehberliğinde birlikte evleri gezmek, hikâyelerini dinlemek isterseniz Kemaliyeli olup ilçesini seven, emekli öğretmen Alâeddin Eyüboğlu`nu Belediye karşısında Mavi Kafe`de bulabilirsiniz.

Kemaliye`nin en güzel mevsimi bahar ayları Mayıs ayında dağların yamaçları renk ahenk açan çiçeklerden toprak görünmez oluyor. Aynı ayda bülbüllerin konseri başlıyor. Güllerin açmasıyla bülbüller coşuyor. Doğa sporlarından nehir gezileri, doğa yürüyüşleri, doğa şenlikler bu aylarda düzenleniyor. Çaltı Mevkiine kadar 20 km boyunca rafting yapılıyor. Dünyanın ikinci uzunluğuna sahip Karanlık Kanyon geziliyor. Yöre tüm faaliyetler için 15 Eylül`e dek imkân tanıyor.
Geleneklerine bağlı olan Kemaliye`de ramazanda, iftar zamanı ve yangınlarda çevreye duyurmak, haberdar etmek amacıyla havaya silah sıkılıyor.
Doğa kokusunun buram buram hissedildiği, sabahın erken saatlerinde açık havaya çıkarsanız sabah ezanının nehrin su sesine karışıp yankılanarak vadiye yayılmasını huşu içinde dinliyor, alaca karanlıkta çok değişik duygu seline kapılıyorsunuz. Dağların belli belirsiz silueti, ılıkla serin arası yüzünüzü yalayan temiz ve süzülmüş, dinlenmiş hava, yoğun bitki kokusu yüklü esintileri, ciğerlerinize derin derin çektiğiniz zaman, zindelik kazandığınızı, müstesna bir yerde olduğunuzu fark ediyorsunuz.

Kemaliye Evleri
Zemin katları genellikle taş kullanılarak yapılıyor. Taşlar 80 cm kalınlıkta duvarlar olarak örülüyor. Bunlar arasına “hatıl” denen ve kalınlığı 70-80 cm dirsekler diziliyor. Yazın sıcağı, kışın soğuğu içeri geçirmeyen zemin katların ısı tasarrufu amaçlı pencereleri de küçük yapılıyor. Yaşam kışın burada geçiyor. Üst katlar yazlık olarak kullanılıyor, serin oluyor, pencereler de büyük tutuluyor. Evlerin haremlik ve selamlık bölümleri oluyor.
Selamlık kısımlarda büyük bir oda, koridor, tuvalet bulunuyor. Erkek misafir gelince selamlık evle ilişkisi olmayan selamlığın ayrı kapısından buyur ediliyor, ağırlanıyor.

Kapılar ve Tokmaklar
Türk, Ermeni, Rum ustalar Kemaliye Evleri kapı tokmaklarına çok özenmişler. Her biri sanat eseri niteliğinde olan tokmaklarla evin değeri biçilir olmuş. Kapı kullapları, motifler kapı kompozisyonlarını tamamlamış.
Üstte tokmak, altta “şık şık” (mahalli lisanla şıkkırık) derin anlamlar, gelenekleri yansıtan özellikler barındırmış. Kalın ses çıkaran takmaklar çalındığında erkeklerin geldiğini, daha ince ses çıkaranlar bayanların geldiğini içerdekilere haber vermede kullanılmış. Kilitler arkasına köprü tabir edilen inip kalkar bir dil bulunurmuş. Her kilidin kendine özgü anahtarı, uzun ve nakışlı, işlemeli yapılırmış. Üzerindeki motiflerin zenginliği, süslülüğü ailenin varlıklı olmasının işareti sayılırmış. Kapı arkasında bir de köstek bulunurmuş ki emniyet tedbiri olarak kapı arkasında destek sağlarmış. Çam ağacından yapılma ahşap kapılar el hızarı ile biçilmiş. Eğin Kanatlı Kapısı olarak tanınırmış.

Otantik Kapı Tokmakları yapımı
Dünyada el yapımı kapı tokmağı yapan yegâne ustalar Kemaliye`de, Mustafa Demirci, oğulları Tacettin ve Ali Demirci ile faaliyetine devam ediyor.
Dünyadaki tek el ustası Kapı tokmağı yapımcısı Mustafa Demirci, Kapı tokmakları için 1.20 mm DKP saç kullanıyor. Ereğli Demir Çelik saçlarını pütürsüz ve kaliteli olduğu için seçen usta, bazı modelleri kendi tasarlıyor bazılarını ise eski Türk ve Ermeni ustaların modellerinden örneklerle üretiyor.
Şablon şeklinde saç`ın üzerine keskilerle çizilen model, daha sonra kesilip tesviyesi yapılıyor, hatalar düzeltiliyor, paklanıp, talaşlarından temizleniyor, polisaj yapılıyor.
Tokmaklarla ocaktan alınan demirler dövülerek yapılırken tokmak dibindeki vuracak kısımları için elektrik kaynağı yerine doğal olması istendiği için perçin kullanılıyor ve satışa hazır hale getiriliyor. Mustafa usta bizim çalışmamız marangozları da harekete geçirdi, yeniden ilçede ahşap kapı pencere yapımı başladı, eskiyen kapılar ahşapla yenilenmeye başladı. Yöresel kapı tokmakları turistlerin de hayli ilgisini çektiğini belirten Mustafa Demirci kapı tokmaklarının ABD`den müşterileri olduğunu vurguluyor. Tokmak çeşitlerini isim yerine kod numarası verdiklerini belirten tokmak ustası modellerin “DK1″ ( Dış Kapı 1) diye başladığını 35 değişik model olduğunu söylüyor. Oda kapıları için modeller olduğunu da ekliyor.

Tokmaklar ve mesajlar
Kemaliye geleneklerine göre misafir, kapıyı çalanın kullandığı tokmağa göre karşılanıyor. Evin hanımı direk olarak misafirin karşısına çıkmıyor. Tokmak sesi gelenin kadın mı erkek mi olduğunu sese göre önceden haber veriyor.
Motiflerin diline göre, üstte bulunan (aynanın) lamba şekli motif evin ocağı sönmesin, hayat daim olsun anlamı taşıyor. Kuş motifi kullanılmışsa gurbette yolcusu olduğu, haber beklediği ifadesi taşıyor. Sağa sola ayrılan motifler Osmanlı tipi olup kuş kafasını andırırsa Evin Müslüman bir aileye ait olduğunu vurguluyor. Alt bölümde bulunan dairesel çap içinde 8 bazılarında ise 16 tane öküz kafası yer alıyor. Öküzler normal hayatlarında yavruyu koruma amaçlı ortaya alıp çember oluşturuyorlar. Bu motif kapı tokmağında ailenin birlik olduğunu dağılmaya karşı elele tutuştuğunu gösteriyor. Motiflerde Akrep, yılan gibi motiflere de rastlanıyor. Bu motifler eski Şamanlara ait ifadeler taşıyor. Yılan motifleri genellikle anahtar delikleri çevresinde bulunuyor. Yılan motifli anahtar deliğine anahtar sokulunca şeytanın o eve giremeyeceğine inanılırmış. Akrep motifi olan evlerde cinin, şeytanın o evde barınamayacağına inanılmış.

Mustafa usta aile mesleğine geleneklere bağlı olarak 6 kuşaktır devam ediyor. Üç oğul`da baba mesleğinde kendisine yardımcı oluyor. Bir tokmak için 3 ila beş gün çalışılıyor. Keskilerle kesim sırasında saç çatlar bozulursa üzerinde ne kadar iş, süs olursa olsun tokmak bir kenara atılıyor. İşçiliğe göre değer biçilen kapı tokmakları 70 ytl den başlayıp 220 ytl ye kadar çeşitleniyor.
Son yıllarda İstanbul`da lazerle kesilip seri imalat kopyaların da yapıldığını belirten ustalar, el işçiliğinin olmadığı parçaların sanatsal değeri olmadığını, evlerin kapısıyla değerlendiğini geleceğe bırakılan en iyi miras olduğunu hatırlatıyorlar.
Mustafa&Tacettin&Ali Demirci Tel: 0446 751 30 81

Esentepe Köyü Karanlık Kanyon ve iki kez batan güneş.
Kemaliye çıkışında sağa ayrılan yol sizi Esentepe Köyüne getiriyor.
Ne var burada diye hiç sormayın. Görünüşte sade bir köy, ortalarda kimsecikler yok. Girişte bir kilise var, güzel evlerden burada da bulunuyor. Üç belki dört katlı yaşanası güzellikte ki evler bilhassa panjurları açılınca insana içinde olmayı arzulatıyor. Bahçeli evlerin yaşamı, kent dokusunda bunalanlar için tedavi özelliği taşıyor. Bazı evlerin kapı üstlerine geyik boynuzu asılmış olmaları dikkat çekiyor. Bu evde iyi avcılar oturuyor anlamı taşıyan boynuzlar aynı zamanda eve uğur getirdiğine inanılıyor.
Buraya kadar her şey normal Türkiye de böyle köy çok diyebilirsiniz. Fark nerde derseniz hemen belirteyim bu köyde, yani eski ismi “Şırzı”, yeni ismi Esentepe olan ve eski Rum köyünde gün batımı bir gün içinde iki kez izleniyor!
Akşam oluyor yüksek sıra dağlar arkasında güneşle vedalaşıyorsunuz, güneş kayboluyor, hava loşlaşıyor. Bir süre sonra güneş dağların arkasında ufuk hattına doğru yaklaşırken bu defa “Karanlık Kanyon”un üzerine geliyor. Kanyon yüksek bir duvar gibi seyreden dağ silsilesi arasında derin açık “V” harfi gibi bir yardan oluşuyor ve bu aralıkta güneş bir saat kadar daha asılı kalıyor ve köy bu aralıkta gün batımını ikinci kez görme imkânı buluyor.
Kemaliye yakınlarında bulunan Ilıç Çöpler Köyünde ise 63 tonluk altın maden rezervi olduğu belirtiliyor. 6 yıldır çalıştırılan madende altınla birlikte bulunan Osminyum madeni de işleniyor. Madenin 5000 C derecede erime özelliği olması nedeniyle silah sanayi ve roket başlıklarında, savaş uçakları yapımında kullanılıyor. Emsalleri içinde en yoğun ve kaliteli madenin ilçe sınırları içinde bulunması, satın alınan arazilerde maden işlenmesi yörenin değerini artırıyor!

SİPARİŞ GÖNDER